Sosyal Medya

Makale

Resulullah’ı (sav) sevmek onurumuzdur

O gün... Zalimler ve kalpleri hakikate mühürlenmiÅŸ kötü yürekliler, güya “O’nu”düÅŸürdükleri hale, katıla katıla gülüyorlardı... 

Kahkahaları ateÅŸten birer kırbaç gibi havada vınlayarak patlıyordu “Mekke’nin Yetimi” dedikleri, Hz. Muhammed’in (sav) sırtında...

Hakaretleri şımarıklık haddindeydi ve onları üst üste yığılmış nefret odunları gibi ateÅŸledikçe ateÅŸlerken, kendilerinden geçiriyordu. Nefretleri, çığrından çıkarttıkça çıkartmıştı o talihsizleri...  

Çoktular. Zengindiler. Yüksekte oturur, yükseklerden konuÅŸurlardı... Kimsecikler karşılarına çıkıp da bir laf edemeyecek, onları durduramayacak, kamçılar tutan ellerini havada yakalayamayacak kadar güçlüydüler... 

“O” hakkı söylerken, defalarca kere yüzüne toprak saçmış, gömleÄŸinden tutup çekiÅŸtirmiÅŸ, sözlerini iÅŸittirmemek için gürültüler çıkartmış, yollarına dikenler döküp, çelmeler takmış, elbisesini sökmüÅŸ, dudaklarından kan getirmiÅŸlerdi...

“O mu?” diyorlardı kalın sesleriyle gürleyerek. “O mu Allah’ın elçisiymiÅŸ?”...  

“Bir tarağın diÅŸleri gibi, nasıl da eÅŸit olabilirmiÅŸ ki herkes?”...  Hayır hayır, zenginliklerine zenginlik katan kölelik düzenini altüst ettiremezlerdi O’na... Hem O, kimdi ki? Haddini bilmeliydi, başını eÄŸmeliydi, efendilere râm olup susmalıydı O... 

ÇürümüÅŸ bir deve leÅŸini, alnı secdedeyken, sırtından aÅŸağı dökmüÅŸlerdi o gün...

Çılgın bir kahkaha seli... Birbirlerinin üstüne yuvarlanacak gibi oluyorlardı, güya O’nu düÅŸürdükleri hale gülerlerken... Gözlerini döndürmüÅŸtü nefret... O’nu kirleteceklerini, O’nu iyice hırpalayacaklarını, O’nu Hakkı söylemeye devam ederse ÅŸayet, mahvedip çiÄŸneyeceklerini haykırıyorlardı... 

Korkudan nefeslerini tutarak olanları seyredenlerse, kahırlı ve dilsiz birer taÅŸ gibi ÅŸahittiler zalimlerin kahkaha seline...

O sırada koÅŸa koÅŸa bir kız yetiÅŸiverdi, ÅŸehrin öbür başından, koÅŸa koÅŸa... Babasının yanına.

Küçücük elleriyle, secdedeki babacığının sırtını temizlemeye çalışırken, nefretleriyle herkesi sindirmiÅŸ kodamanlara isyan ve itiraz ediyordu. Kız tek başınaydı babasının yanında... Bir kuÅŸ tüyü kadar küçük, bir su damlası kadar ÅŸeffaf, bir kar tanesi kadar yeniydi kız.

AÄŸlayarak “Babacığım” diyordu. “Babacığım...”

GülüÅŸen kütüklerin yalazını söndürecek kadar gümrah bir deniz olacağını “babacığım” hitabının... Zalimlerden hiçbiri akıl edememiÅŸti oysa...

Fatıma’ydı o küçük kız.

Babacığım deyişi, engin bir deniz...

AteÅŸi söndüren...

DoÄŸrulup selam verdikten sonra babası... KucaklayıvermiÅŸti ciÄŸerparesini... O, diri diri topraÄŸa gömülen kız çocuklarının hakkını soran bir elçiydi zaten. O, kızlar babasıydı.

“Üzülme” dedi can parçasına... Başını okÅŸayarak yüzünü gözünü sildi kızının, “Üzülme”...

“Zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır...”   

***

Bedir harbinde, Allah’a ve Resulü’ne düÅŸman olanların sesi tükendi. Adları unutuldu, lakin, yaptıkları fena iÅŸin ismiyle anılır oldular: Cehalet!

Güzel ahlakı tamamlamak üzere, Alemlere Rahmet olarak gönderilmiÅŸ aziz Peygamber’se... Halen mü’minlerin baÅŸ tacı, insanlığın hidayet önderidir.

Biz ÅŸöyle öÄŸrendik: Anam, Babam ve ÅŸu canım SANA FEDA OLSUN YA RESULULLAH...  

Müslümanların kendi aralarındaki itiÅŸip kakışmalarına ve tüm yenilgilerimize bakarak gemi azıya alanlar bilsinler ki; Söz Resulullah’ın (sav) onuruna geldiÄŸinde, bizim aramızdaki en ÅŸaÅŸkınlarımızı, en düÅŸkünlerimizi, günahlarına en piÅŸman olanlarımızı bile, ÅŸöyle derken bulacaklar:

Anam, Babam ve şu canım SANA FEDA OLSUN YA RESULULLAH...

STAR GAZETE

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.